TÜRK BASINININ ACI GÜNÜ: KAZIM KANAT'I KAYBETTİK
Türk Spor basının önemli ismi, usta gazeteci Kazım Kanat'ı kaybettik.
Geçtiğimiz günlerde fenalaşarak hastaneye kaldırılan Sabah Gazetesi'nın usta kalemi Kazım Kanat, yoğun bakımda solunum desteği ve antibiyotik tedavisi görüyordu. Uzun süredir kanser hastalığı ile de mücadele eden Kanat, bugün sabah saatlerinde hayata gözlerini yumdu.
Zatürre tanısı nedeniyle bir süredir tedavi gördüğü hastanede bu sabah akciğer yetmezliğinden vefat eden Türk spor basınının duayen isimlerinden Kazım Kanat'ın cenazesi, 26 Eylül Cuma günü İstanbul'da toprağa verilecek.
Kazım Kanat için ilk tören, eski yöneticisi ve üyesi olduğu Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin (TSYD) Levent'teki tesislerinde yapılacak. Kanat'ın cenazesi daha sonra, Levent Camii'nde öğleyin kılınacak cuma namazının ardından, Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
Kazım Kanat, 1950 yılında Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinde öğretmen Mehmet ve Ayşe Kanat'ın dört çocuğundan birisi olarak dünyaya geldi. Liseyi İskenderun'da okudu. İstanbul'da Gazetecilik Yüksek Okulu'nu bitirdi. 1969 yılında Yeni İstanbul gazetesinde mesleğe başladı. Daha sonra Hayatspor, Türkspor, Dünya, Hürriyet ve Akşam gazetelerinde muhabir, servis yöneticisi ve köşe yazarı olarak çalıştı. Son olarak Sabah gazetesinde görev yapan Kazım Kanat, çeşitli basın kuruluşlarının düzenlediği yarışmalarda çok sayıda ödül kazandı.
''Önce Beşiktaş Vardı'', ''Kanseri Nasıl Yendim?'', ''Eyvah! Oğlum Mozart Dinlemiyor''ve ''Yaşanan Hayat, Hayaller Değil'' adlı kitapları yayınlanan Kazım Kanat, evli ve bir çocuk babasıydı.
1999 yılında kansere yakalanan ve kanseri tek akciğerine de sıçrayan Kazım Kanat, bugün sabah saatlerinde hayatını kaybetti.
EŞİ VE OĞLU HASTANE ÖNÜNDE GÖZYAŞI DÖKTÜ
Ünlü spor yazarının eşi ve oğlu, hastane önünde uzun süre gözyaşı döktü. Geçtiğimiz günlerde fenalaşarak hastaneye kaldırılan Kazım Kanat, yoğun bakımda solunum desteği ve antibiyotik tedavisi görüyordu. Uzun süredir kanser hastalığı ile de mücadele eden Kanat, sabah saatlerinde hayata gözlerini yumdu.
Hastaneden henüz bir açıklama yapılmazken, Kanat'ın ölüm haberi ailesini derinden yaraladı. Babasının ölümüyle yıkılan Mesut Kanat, annesi Sevinç Kanat ile birlikte hastane önünde uzun süre gözyaşı döktü. Basın mensupları, vatani görevini yaptığı birliğinden izin alarak İstanbul'a geldiği öğrenilen meslektaşları Mesut Kanat'a sarılarak teselli etmeye çalıştı.
* İŞTE KAZIM KANAT'IN SON YAZISI
Bugün sabah saatlerinde kaybettiğimiz spor basının usta kalemi Kazım Kanat, 21 Eylül tarihli Sabah Gazetesi'nin Pazar ekinde yazdığı son yazısında yakalandığı hastalıkla savaşını anlatmıştı.
Hastalığı ile dalga geçen Kazım Kanat, köşesinde şöyle yazmıştı: "Komik olan da şu: Bir mantarı yenmek, kanseri yenmekten biraz zor olacak..."
Kazım Kanat'ın "Hikâyenin sonu şöyleydi" diyerek başladığı son yazısı;
Başımı alıp gittim de ne oldu!
Hikâyenin sonu şöyleydi: Hani doktorlar, kanser tedavim için beni hastane odasına mahkûm etmişlerdi ya... Ben de başımı alıp Bodrum'a gitmiş, hayatımı bir yelkenlide geçirmeye başlamıştım ya... Harika bir yazdan sonra bir otelde kaldım. Klimayı açıp, keyif çattım. Sonrası ne oldu? Ne olacak, kuyruğu bacaklarımızın arasına kıstırıp, hastaneye geri döndük. Hem kanser hem de zatürree olmuşum. Kanseri yendik! Zatürreede dalga geçtik! Ama... Aması şurada... Anlatayım... Kanseri bir kez daha yenmenin mutluluğunu yaşarken, mutsuz oldum. Bodrum'da cehennem gibi sıcakta ilk kez bir şey yaptım. Eşim Sevinç için yaptırdığım klimayı çalıştırdım, karşısında uyudum. Sonuç felaket! Bir süre sonra nefes alamaz, yürümekte zorluk çeker oldum. Oğlum Mesut'un yemin töreni için gittiğim Kars'ta yüksek rakımda kötü oldum. Hikâyenin şimdiki sonu şöyle; ciğerlerime klimadan dolayı virüsler girmiş, mantarlar oluşmuş. Sürekli antibiyotik ve oksijen tedavisiyle ben değil, doktorlar savaşıyor. Komik olan da şu: Bir mantarı yenmek, kanseri yenmekten biraz zor olacak. Okurlara! Kimsenin moralini bozmak istemem. Hele benim, kanser yoldaşlarımın asla... Zaten onlara güzel haberlerim var. Kanseri 'akıllı bomba' ismi verilen bir ilaçla yendim. Elim kalem tutunca söz, her şeyi yazacağım. Biraz sabır ve anlayış, lütfen. Biliyorum ki ben sizler için umudun umuduyum! Teslim olmak yok, geri çekilmek yok. Savaşa devam! Sevgili okurlar! Ne zaman iyileşirim bilmiyorum. Tek bildiğim şey, yazabileceğim an yazacağımdır. Özel mesaj: Bu, hastane odasından yazılan belki de çok duygusal, belki de okurları ilgilendirmeyen mesajdır. Bu mesaj benim her zamanki dostum Hıncal ustaya. "Beni niye aramadın?" deme. Ama sana ulaşmam ancak bu şekilde oluyor. Ulaşsam bile konuşamam ki! Hıncal ağabey, bir aydır, hastayım kimselere söylemedim. Şu zor günlerimde kırıcı ve incitici söz ve yazıların (Benim üzerimden, benim iyileşmem için çırpınan Genel Yayın Yönetmenim Ergun Babahan'ı eleştirmen de şık değil) beni ve seni sevenleri çok üzüyor. "Kardeşim," dediğin Kazım'ı 40 yıldır binlerce yazısından tanırsın. Bilirim seversin de... Bir söz için bana düşman oldun. Ricam şudur; şimdilik biraz bekle, lütfen. İyileştikten sonra o kırıcı ve incitici eleştirilerini yapmaya devam edersin. O zaman bile tek kelime söylemem! Öyle değil mi Öcal ağabey, Haşmet kardeş?