Uğur Dündar: "Sorulara cevap veriyormuş gibi yaparak aslında geçiştirdi"
Sözcü Gazetesi yazarı duayen gazeteci Uğur Dündar, KRT TV’de yayınlanan ‘Şimdiki Zaman’ programında Süleyman Soylu özel yayını değerlendirdi.
“45 DAKİKALIK BÖLÜMÜ HİKAYEYLE GEÇTİ”
Programın ilk bölümünün hikaye tarzında geçtiğini anlatan Dündar, şu ifadeleri kullandı:
"Dün akşamki programın ilk bölümü yaklaşık 45-50 dakikalık bölümü hikayeyle geçti. Bizim günlerce konuştuğumuz konularla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir içeriğe sahip oldu o bölüm.
Orada belki İsmail Saymaz veya Merdan Yanardağ, şunu söyleyebilirlerdi, ‘Sayın bakan siz bunları bir başka programda geniş bir şekilde anlatabilirsiniz ama bizim bu akşam buraya gelmemizin nedeni size sormak istediğimiz sorular. Lütfen biz sorularımızı soralım, siz de bunlara net ve kısa cevaplar verin’ demiş olsalar belki program farklı bir çerçeve içerisine oturtulabilirdi.
Bizim ülkemiz gibi ülkelerde yargı üzerine düşeni yapmadığı zaman bu tür programlar bir nevi yargı merci şeklinde görülüyor. Ve orada gazetecilerin veya soru soranların ya da o programı yönetenlerin mutlaka zaferle çıkması isteniyor. Aksi takdirde kamu vicdanı tatmin olmuyor ve isyan ediyor."
“SAYIN BAKAN KURT BİR SİYASETÇİ”
Uğur Dündar, şöyle konuştu:
"Çok bıçak sırtı programlardır bunlar, çok risklidir. Sayın bakan da kabul etmek gerekir ki kurt bir siyasetçi. Topu istediği gibi dolaştırdı, ayağında yumuşattı ve istediği anda sorulara cevap veriyormuş gibi yaparak aslında geçiştirdi.
Sorular sorulmadı değil, sorular soruldu ama cevaplar zamana yayıldığı için seyircilerde sanki o sorular hiç sorulmamış gibi bir algı oluştu.
Buralarda soru ve cevap süreleri mutlaka önceden saptanmalı, hangi gazeteci kaç soru soracaksa soru adedi vermeli ve kum saati çalışarak sarkıtılmasının ve başka konularla geçiştirilmesinin engellenmesi gerekiyor."
“ÖRTÜLÜ ÖDENEKTEN 25 MİLYON DOLAR HARCANDI”
Dündar, şöyle devam etti:
"Türkiye Uzi ve Jeriko silahlarıyla Mehmet Ağar’ın emniyet genel müdürlüğü yaptığı dönemde Özel Harekat Dairesi’ni kurmasından sonra tanıştı. Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin’di. Uzi ve jeriko silahların alınması için örtülü ödenekten 25 milyon dolarlık bir tahsisat MİT’e havale edildi.
MİT, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne aktardı. İsviçre’de faaliyet gösteren Ertaç Tinar adlı kişinin sahibi olduğu Hospro şirketi tarafından bu silahlar 20 adet Uzi ve 10 adet Jeriko silahlar İbrahim Şahin’e teslim ediliyor.
Bu silahları Susurluk’un kayıp silahları olarak hatırlayacaksınız. İbrahim Şahin de bu silahları Korkut Eken’e veriyor. Ve Korkut Eken bu silahlarla yurt dışında terör örgütlerine yönelik birtakım eylemler gerçekleştirileceğini ifade ediyor."
Dündar, konuşmasının devamında “Gelelim Uzi silahlarıyla işlenen suikastlara. İlki 7 Temmuz 1996 akşamı KKTC’de Kutlu Adalı’nın hayatını kaybettiği suikast. Yapılan otopside Kıbrıs’ta bulunmamasına karşın silahtan çıkan merminin Uzi silahına ait olduğu tespit ediliyor” dedi.
Uğur Dündar, şunları söyledi:
"İkincisi 28 Temmuz 1996 gecesi kumarhaneler kralı olarak ünlenen ve PKK’ya haraç verdiği öne sürülen Ömer Lütfü Topal. Dönemin başbakanı Tansu Çiller, 3 Kasım 1993 günü İstanbul’da bir basın toplantısı yapmıştı ve ellerinde PKK’ya haraç veren iş adamlarıyla sanatçıların listesinin bulunduğunu ve onlardan hesap sorulacağını söylemişti.
Daha sonra ilk olarak Behçet Cantürk 1996’da Sapanca’da şoförüyle birlikte infaz edilmiş olarak bulundu arkasından diğerleri geldi. Bunların toplam sayısı 19. Ömer Lütfü Topal’ın suikastında kullanılan silahlar kalaşnikoftu ama o suikast için gelen kişilerin kullandığı otomobilin bagajında Uzi suikast silahı bulundu.
Uzi Türkiye’ye ithal edilip satılan bir silah değil. Sadece Emniyet Genel Müdürlüğü için İsrail’den alınmış ve EGM Özel Harekat Dairesi’ne teslim edilmiş silahlar bunlar. Arkasından 3 Kasım 1996 akşamı saat 19.15 sularında Susurluk kazası meydana geldi. O otomobilin bagajında çeşitli silahlar bulundu, bunlar arasında da Uzi suikast silahı vardı."