Vücut aşk iksiri salgılıyor
Vücut aşk iksiri salgılıyor
Aşkla ilgili ilk çağlardan bu yana uzayıp giden ve yanıtları henüz
tam olarak bilinmeyen yüzlerce soru var. Bilim dünyasının da ilgi
alanına giren ve üzerine pek çok araştırma yapılan aşk konusunda,
bilimsel sonuçlar da elde edildi.
Psikiyatri Uzmanı Dr. Aylin Aksoy, âşık olduğumuzda beynimizde ve
vücudumuzda çok sayıda kimyasal maddenin hareketlendiğini, östrojen
ve testosteronun ise seks güdüsünün yaratıcısı olduğunu belirtiyor.
Aşkın kimyası hakkında bilgiler veren Dr. Aylin Aksoy, aşk
konusunda yapılan araştırmalardan yola çıkarak şunları
söylüyor:
FARKLI HORMONLAR AYNI ANDA FARKLI
ETKİLİYOR
Âşık olan kişiler; kalbin daha hızlı çarpması, yüzün kızarması ve
ellerin terlemesi gibi tepkiler veriyor. Bu durumdan vücutta
salgılanan dopamin, noradrenalin ve feniletilamin sorumlu. Dopamin
yoğun mutluluk, yoksunluk ve bağımlılıkta önemli rolü oynuyor.
Madde ve bazı ilaç bağımlılıklarında da etkili bir hormon.
Noradrenalin adrenaline benziyor. Adeta ayakları yerden kesiyor ve
kalp çarpıntısına neden olup heyecan yaratıyor. Aynı zamanda
dikkat, kısa süreli hafıza, hiperaktivite, uykusuzluk ve hedefe
yönelik davranıştan sorumlu. Yüksek dopamin seviyeleri noradrenalin
ile ilişkili.
AŞK İKSİRİ, DOPAMİN VE NORADRENALİN
KARIŞIMINDAN
Rutgers Üniversitesi'nden, aşk üzerine araştırmalar yapan
antropolog Helen Fisher, bu iki hormonun birlikte salgılanmasıyla
sevinç, yoğun enerji, uykusuzluk, yoksunluk, iştah azalması ve
artmış dikkate neden olduğunu ve âşık olunduğunda vücudun bu
hormonlardan oluşan "aşk iksirini" salgılamaya başladığı
belirtiyor. Helen Fisher'in ekibiyle birlikte yaptığı bir
fonksiyonel beyin görüntüleme çalışmasında, âşık olunan kişinin
fotoğrafına bakıldığı anda yapılan çekimlerde, dopamin
reseptöründen zengin beyin bölgelerinde kanlanma artışının olduğu
saptanıyor.
ÂŞIKLARIN BEYNİ OBSESİF KOMPULSİFLER
GİBİ
University College Londra'dan araştırmacıların yaptığı başka bir
çalışmada, âşık olan insanların beyninde mutluluk hormonu olarak
bilinen serotoninin azaldığı ortaya çıkmış. Bulunan düşük serotonin
hormonu seviyelerinin, obsesif kompulsif (tekrar eden takıntılı
davranış) bozukluk hastalarında ortaya konan serotonin eksikliği
ile benzer olduğu için kişi, âşık olduğu insanı aklından
çıkaramıyor.
BAĞLANMADAN SORUMLU HORMONLAR BİLE VAR
Oksitosin ve vazopressin hormonlarının özellikle bağlanma ile
ilişkili hormonlar. Dolayısıyla aşktaki bağlanmadan sorumlular.
University of California, San Francisco'dan araştırmacılara göre
oksitosin hormonu, diğer insanlarla sağlıklı ilişki kurmak ve
sürdürebilmek için gerekiyor. Orgazm sırasında salgılanıyor ve
duygusal bir bağın kurulmasını sağlıyor. Aynı zamanda doğum
sırasında ve emzirme döneminde de salgılanıyor. Doğum eylemindeki
kasılmalar oksitosin olmazsa başlamaz. Doğumla bebeği önce anneden
ayıran ancak doğumdan sonra tekrar anneye bağlayan hormondur.
Doğumlardan sonra rastlanan olası bebek reddini ortadan kaldırır.
Emzirme sırasında da süt kanallarının daha iyi kasılmasını ve
bebeğin daha kolay emmesini sağlar.
Vazopressin erkeklerde sosyal davranıştan özellikle başka erkeklere
gösterilen saldırganlıktan sorumlu. Ayrıca uzun süreli ve tek eşli
ilişki ile ilişkili. Bu her iki hormonunun konsantrasyonu yoğun
romantik bağlanmada, eşleşme sırasında ve seks yapıldığında
yükseliyor. Vazopressin ve Oksitosin reseptörleri beyin kökünün
çeşitli bölümlerine dağılıyor ki bu bölgeler, aşk ve anne
sevgisiyle aktive olur. Dr. Fisher oksitosin ve vazopressinin,
dopamin ve noradrenalin yolakları ile çatışması nedeniyle
bağlanmanın artmasıyla tutkulu aşkın söndüğünü belirtiyor.
AŞKIN ÖMRÜ ÜÇ YIL
Aşkın ömrü üzerinde uzun süreden beri tartışmalar devam ediyor.
Ancak bilinen gerçek şu ki, tutkulu aşk zaman içinde azalıyor.
Yapılan bilimsel araştırmalarda aşkın ömrünün 2-3 yıl olduğu
saptanmış. Aşk için gerekli olan dopamin, noradrenalin ve
feniletamin gittikçe azalıyor. Âşık olunan kişinin hataları
birdenbire görünmeye başlanıyor. Aslında âşık olunan insan
değişmiyor ancak âşık olan kişi mantık çerçevesinde değerlendirmeye
başlıyor. Bu durumda iki seçenek çıkıyor kişinin karşısına; aşkınız
bitiyor ya da sağlam bir ilişki haline dönüyor. Eğer ilişki devam
ederse endorfinler devreye giriyor ve huzur, güven gibi duygular
ilişkiye ekleniyor. Seksle beraber oksitosinin salınması ile doyum
ve bağlanma gerçekleşiyor.
KENDİMİZE BENZEYENİ SEÇİYORUZ
Yapılan bilimsel araştırmalara göre aslında kişiler eşlerini de
kendisine benzeyen kişilerden seçiyor. İskoçya'da Univercity of
St.Andrews'da yapılan bir çalışmanın sonucuna göre, eş seçimi ile
ilgili yapılan testlerde kişilerin, kendilerine gösterilen ve
içinde yüzlerin olduğu fotoğraflardan, genellikle kendilerine
benzeyenleri seçme eğiliminde olduğu saptanmış. Görünüşte olduğu
gibi kişilik seçiminde de kendi geçmişi -çoğunlukla aile ya da
çocuklukta yakın olanlar- hatırlatan kişiler tercih ediliyor.
AŞK NİYE ACI VERİYOR?
İlişki istendiği gibi gitmediğinde hayat kâbusa dönebiliyor. Pek
çok kişi hayatının bir döneminde sevdiği kişi tarafından reddedilme
durumuyla karşılaşabiliyor. Özellikle geçmişinde büyük kayıplar
yaşamış kişiler ayrılığa karşı daha duyarlı ve savunmasız
olabiliyor. Bu gibi durumda genel olarak kişide; umutsuzluk, öfke
gibi duygular oluşuyor. Yalnızlık korkusu, karamsarlık, hayatı
yaşamaya değer bulmama, hayatın anlamsızlığı, düşünülüyor. Evden
dışarı çıkmama, günlük hayatın aksaması gibi durumlarla
karşılaşılıyor. Derin bir acı yaşanıyor. Ölüm düşünceleri, intihara
eğilime kadar giden depresyon görülebiliyor.
AŞK SADECE DUYGU MU?
Erken dönemde aşkın dopaminle ilişkili olduğunu düşünüldüğünde,
aşkın yalın bir duygudan öte bir şey olduğunu anlaşılıyor. Âşık
olunan kişinin peşinden sürüklenmeye, sadece onu düşünmeye ve ona
odaklanmaya iten güçlü bir "dürtü". Bugüne kadar aşk adına yapılmış
resim, tiyatro oyunu, edebi eserlere bakıldığında basit bir
duygudan öte tüm yaşamı peşinden sürükleyen güçlü bir arzu olduğunu
görülüyor. Evrimsel yönünden düşünüldüğünde soy ve yaşam
devamlılığını sağlayan itici bir kuvvet olduğu düşünülüyor. Tabii
bu kadar güçlü bir itici kuvvetin karşısında durmak akıntıya tek
dalla karşı gelmeye benziyor.