Yarışma gecikince koyunlarda inat etti
Denizli’de yeni vali görsün diye ertelenen yarışlar ‘Vali Abdülkadir Demir’siz yapıldı, koyunlar soğuyan suya girmek istemedi...
Denizli’nin Çal ilçesine bağlı Aşağıseyit Köyü’nde 8 asırdır geleneksel olarak düzenlenen Sudan Koyun Geçirme Yarışması bu yılda düzenlendi. Çobanlar, koyunlarının sadakatini ve sevgisini göstermek için onları Büyük Menderes Nehri’nin serin sularına çekti. Islıklarla koyunları suyun içinden çağıran çobanlar, hem ölümsüz bir aşkı anma hem de sağlıklı hayvanlar yetiştirme adına mücadele verdi. Ağustos ayının üçüncü ya da dördüncü haftası düzenlenmesi planlanan yarışlar, tertip komitesinin, Denizli’nin yeni valisi Abdülkadir Demir’in de yarışları izlemesi için 8 asırdır düzenlendiği söylenen koyun sudan geçirme yarışmasını 11 Eylül Pazar günü düzenledi. Sular serinledi, birçok çobanın koyunu suya girmedi. Koyunları suya girmeyen çobanlar, “Bu mevsimde bu saatte koyun suya çekilirse olacağı bu” diyerek tepki gösterdi. Çal Ziraat Odası Başkanı Ömer Ayhancı, “Hem geleneği yaşatıyoruz hem de geleceğe dikkat çekiyoruz. Tarımı ve hayvancılığı yok olan toplumlar açlığa mahkumdur. Somali örneği önümüzde duruyor. Onlarda tarım toplumu ama aç kaldılar. Hükümetler, geleceğin güçlü Türkiye’si için tarım ve hayvancılığı daha çok desteklemelidir. Geleneklerimize bağlıyız, bu yarışmayla geleceğimize uyarıda bulunuyoruz” dedi.
8 ASIRDIR SÜREN GELENEK
Aşağıseyit Köyü Muhtarlığı, Tarım İl Müdürlüğü, Çal Kaymakamlığı, Çal Ziraat Odası, Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği, Çal Yöresi Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen ilginç yarışmaya Çal, Baklan ve Çivril ilçelerinden 28 çoban katıldı. 8 asır önce yaşadığı söylenen ve rivayete göre, ağa kızına aşık olan Mehmet isimli çobanın başlattığı gelenek hala sürdürülürken, bu yılki yarıları yaklaşık 7 bin kişi izledi. Çobanlar rengarenk boyadıkları sürünün lideri koçların öncülüğünde, koyunlarını Büyük Menderes Nehri’nden karşıya geçirerek, yörede yaşandığı iddia edilen efsaneyi canlandırdı. “Koyun olimpiyatları” olarak ta adlandırılan yarışma oldukça ilginç görüntülere sahne oldu. Bazı sürü liderleri ve koyunlar suya girmedi. Bu duruma çobanlar tepki gösterdi, “Eylül ayının ortasına geldik, bu mevsimde koyun suya girmez. Yarışma için bu yıl çok geç kalındı. Ağustos ayında düzenlenmesi gerekiyordu” dediler. Bazı sürüler ise, çobanların arkasından suya atladı. Sürüler suya atlarken, maniler söylendi, davul-zurna eşliğinde çobanlar motive edildi. Sürüler suya atladıktan sonra Büyük Menderes Nehri’nin karşı yakasına geçerken, bazı koyunlar kalabalık içinde şaşkına dönüp, kendilerini insanların yanına attı. Yarışmada ilk 3’e giren çobanlara cumhuriyet altını ile hayvan yemi hediye edildi.
SEVGİ VE SADAKAT ÖN PLANDA
Çal Kaymakamı Fatih Arıkoğlu, “Sosyal barış, sağlıklı hayvanların yetiştirilmesi ve geleneklerin devamı adına çok önemli bir etkinlik düzenliyoruz. 300 nüfuslu köyde 8 asırlık Yörük geleneği yaşatılıyor ve binlerce insanımız bir araya geldi. Bu çok özel bir duygu. Sevginin, sadakatın, kültürümüzün sahne aldığı koyun sudan geçirme yarışmasını bu günlere kadar taşıyanları bir kez daha kutluyorum. Yarışmanın hikayesi de çok güzel. Türk milletinin aşka olan saygısı bu yarışlarla en iyi şekilde anlatılıyor” dedi.
İSPANYA’DAKİ BOĞA GÜREŞLERİ VAR, BURADA KOYUN OLİMPİYATLARI
Tarım İl Müdürü Yusuf Gülsever ise, “İspanya’da boğa güreşleri düzenleniyor, milyonlarca turist izliyor. Bu yarışmayı da ulusal ve uluslar arası boyutta düzenlemeliyiz. Üstelik burada hayvanlara işkence yok, kötü muamele yok. Çobanlarımız, ne denli sağlıklı hayvan yetiştirdiklerini, onların ne denli sadakatlı olduklarını göstermek ve yörede yaşadığı iddia edilen büyük aşkı yad etmek için bu yarışlara giriyor” diye konuştu.
“TARIM VE HAYVANCILIK OLMAZSA BİR TOPLUM AÇLIĞA
MAHKUMDUR, SOMALİ ÖRNEĞİ GİBİ”
Çal Ziraat Odası Başkanı Ömer Ayhancı, koyun sudan geçirme
yarışlarının basit bir festival olmadığını söyleyerek, “Bu
etkinliği sadece yarış olarak algılamamak lazım. Tarım ve
hayvancılık bir ülkenin geleceği için çok önemli. Hem geleneği
yaşatıyoruz hem de geleceğe dikkat çekiyoruz. Tarımı ve
hayvancılığı yok olan toplumlar açlığa mahkumdur. Somali örneği
önümüzde duruyor. Onlarda tarım toplumu ama aç kaldılar.
Hükümetler, geleceğin güçlü Türkiye’si için tarım ve hayvancılığı
daha çok desteklemelidir. Geleneklerimize bağlıyız, bu yarışmayla
geleceğimize uyarıda bulunuyoruz” dedi.
İŞTE YARIŞMAYA NEDEN OLAN O HİKAYE
Karakoyunlu aşiretinden bir çoban, Çal yöresine yerleşen Oğuz
beylerinin birinin çobanıdır. Mehmet ismindeki Çoban, beyin büyük
sürüsünü dağlarda, ovalarda otlatmaktadır. Mehmet isimli çoban ile
beyin güzel kızı Zeynep birbirlerine aşık olur. Yörede çok sevilen
çoban, beyden kızını ister ancak alamaz. Kızını vermek istemeyen
bey, çobana, ’’Koyunları 3 gün boyunca tuz yedireceksin ve Büyük
Menderes Nehri’nden su içirmeden karşıya geçireceksin’’ der. Bu
şartı kabul eden çoban, koyunlarına üç gün tuz verir. Çoban Mehmet,
sürünün lideri kara koyunun kulağına her gün fısıldayarak yakarır
ve şöyle der: “Aşkım için, benim için su içmeyin. Emirlerime itaat
edin. Ben suya atlayınca arkamdan siz de atlayın ve su içmeden
karşı yakaya geçiniz.” Çoban, verdiği sözü tutar ve koyunlar su
içmeden sudan geçer. Ancak, hepsi de telef olar ve susuzluktan
ölür. Bey, yine de kızını vermez. Bey kızı aşkından hastalanınca
çoban yöreden kovulur. Kız ise, bir süre sonra amansız bir
hastalığa kapılarak ölür. Çoban, mecnun olur ve ömrünü kaval
çalarak dağlarda geçirir. Aşağıseyit Köyü ve çevre köylerdeki
çobanlar, her yıl koyunlarını sudan geçirerek Çoban Mehmet’in
dramını yaşatıyor. Suya çobanın ardından en iyi zamanlama ile
atlayan koyunlar ise, “Sağlıklı, itaatkar” hayvanlar olarak
değerlendiriliyor.
Hacı Selamoğlu