Yasemin Yalçın uzun süren sessizliğini bozdu!..

Bir televizyon klasiği olan ‘Yasemince’de hayat verdiği, Sürahi Hanım, Başbayan, Alican, Kakılmış gibi onlarca karakterle hafızalarımıza kazınan Yasemin Yalçın 4 yıl ara verdiği ekranlara bu defa bir drama ile ‘Mihrap’ olarak döndü.

Yasemin Yalçın uzun süren sessizliğini bozdu!..
Akşam'dan Arzu Akyol'un röportajı...

‘Mihrap Yerinde’ ile geri döndünüz. Sizde de mihrap yerinde görünüyor. Kendinizi buzdolabında mı sakladınız?

Valla özel bir şey yapmıyorum. Bilakis çok yoruluyoruz, ağır makyajlar yapılıyor. Ama sanırım genetik kodlarım iyi. Ablalarımda da böyledir.

Dizi nasıl gidiyor peki?
İlk bölümler çekildiği için bir tek gün dahi izin yapmıyoruz. Sürmenaj noktasına gelmezsem iyidir (gülüyor).

“İyi ki dönmüşüm” mü yoksa “Keşke dönmeseydim” mi diyorsunuz?
Çok özlemiştim, çok mutluyum ama “İyi ki dönmüşüm” de demiyorum. Ayrı kaldığım süre zarfında senaryolar gelmeye devam etti zaten. Neredeyse her gün iki tekst okudum. Hatta ‘Yasemince’yi istediler yeniden; hâlâ da istiyorlar. Hazır iş ama biz böyle bakmıyoruz. Uzun zaman oynamamayı kararlaştırdık. Onun dışındaki işlerden de çok güzel bir proje çıkmayınca oturduk İlyas’la ‘kendi projemizi kendimiz yapalım’ dedik.

Bu sizin projeniz yani…
Evet, İlyas Bey şekillendirdi. Sonra Meriç Acemi ile geliştirildi. Senaryoya kadın eli değdi yani. Çok da güzel oldu. İlyas projenin süpervizörlüğünü yapıyor zaten. Çocuğunu okula götüren ebeveynler gibi beraber gidip beraber geliyoruz.

Televizyona iş yapmak nasıl bir yerde duruyor sizin için. Siz de ticari mi bakıyorsunuz?
Kesinlikle hayır… Ben yaptığım hiçbir işte böyle düşünmedim. ‘Yasemince’ler o kadar yıl sürmesine rağmen altında hep çok büyük bir titizlik, ‘can koyma’, kendini tüketene kadar çalışma vardı. Oyuncular, ‘Televizyon ticari bir iştir’ diyorlar ya bunu çok yadırgıyorum. Bu işe inanmıyorsan, ödün vereceksen yapma o zaman… Bu mesleğine saygısızlık…

Dönüşünüz gerçekten büyük heyecan yarattı. Bekliyor muydunuz bunu?
Benim hayat felsefem şudur; ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim. Sevincimi de üzüntümü de sessiz yaşarım. Her duygu bizim için. Bunları ağırbaşlılıkla karşılama olgunluğuna çok erken yaşta eriştim. Heyecan duyuyorum tabii. Uzun yıllardır çok istediğim bir dramanın içindeyim. Umarım güzel devam eder. Ama reytingleri de takip etmem mesela. Birilerinden duyarım. Benim için sorun değil. Önemli olan elden geleni yapmaktır. Sağlık olsun da üzüldüğümüz şeyler bunlar olsun.

Mihrap’a dönersek, nasıl bir karakter?
Mihrap çok güçlü bir karakter, tam bir anne… Bana çok benziyor. Hayat mücadelesi veriyor, çocuklarına yetmeye çalışıyor. Ailesinin zoruyla istemediği bir evlilik yapmış, iki çocuğu olmuş. Yıllar sonra kocası ortadan kayboluyor, evine haciz geliyor ve Mihrap eski mahallesine geri dönüyor. İlk aşkı Sado ile karşılaşıyor ve eski aşkı depreşiyor.

STAR OLMAMAK İÇİN ELİMDEN GELENİ YAPTIM

Yasemince’de fenomen olmuş karakterleriniz içinde nasıl bir yer açacak kendine?

Mihrap’ı oynarken bir yandan da Yasemince’lerdeki karakterlerimle mücadele ediyorum. Bir ses, bir bakış, bir mimikle o rolleri hatırlatmamak için mücadele içindeyim kendi oynadığım rollerle.

‘Yasemince’ defteri tamamen kapandı mı?
Bir gün özler miyiz bilmiyorum; ucu açık ama inanın şimdi hiç düşünmüyorum.

Sektör kazan gibi ama siz dışındasınız.
Niye içinde olayım ki? Ben oyuncuyum. Buna ihtiyaç yok. Gelip geçici işler olacağına kısa kısa gidip de izler bırakan işlerle dönmek daha güzel.

Star olduğunuz bir dönemde her şeyi bırakıp ortadan kayboldunuz. Neden?
Evet, kendimi starlıktan aşağıya çekene kadar elimden gelen her şeyi yaptım. Tamam, magazin hayatımızın bir parçası ama küçük bir yer teşkil etmeli. Yaptığım işi konuşalım. Geyik muhabbeti yapalım mı? Biraz yapalım tabii, o da lazım ama çok fazla olunca can sıkıcı oluyor. Biliyorsunuz o dönemde bu çok fazlaydı. Çok sıkkın ve bıkkın olduğumuz bir dönemdi ve kendimizi geri çektik. Her oyuncunun böyle bir dinlenme ve biriktirme dönemine ihtiyacı var. Aslına bakarsanız 4 sene ara çok değil…

Neler yaptınız bu süre zarfında?
Çocuklarımla zaman geçirdim. Onlarla yapamadıklarımı yaptım. Hep onlarla beraberdim. Yoğunluktan kaçırdığımız şeyleri telafi etmeye çalıştım. Çalışan anneler olarak biz biraz özlüyoruz çocuklarımızı ve daha fazla sarmaş dolaş oluyoruz. Sanki uzak yerlerden gelmişiz gibi karşılıyoruz birbirimizi evde.

ÇOCUKLARIMI MUTLAKA EVDE KARŞILARIM

Evde bir gününüz nasıl geçer, televizyon izler misiniz mesela?

Gündüz hiç açmam. Hayatı yakalamaya çalışıyorum çünkü.

Peki, ne yaparsınız?
Çalışmıyorsam evde dinlenirim. Sonra çocuklarım gelir. Onları evde karşılamayı çok severim. Hep çalıştığımız için bu anları yakalamak çok önemli benim için. Mesela küçük kızım eve ‘Annem geldi mi?’ diye sorarak girer. Evde günüm onlara yemek hazırlamak, mutfak penceresinden yollarını gözlemek ve kapıyı açmakla geçer. Çok klasik bir aileyiz.

Kızlar ne yapıyor?
Eylül 27 yaşında. Katıldığı yarışmadan dolayı herkes dansçı olarak bilir ama o da oyunculuk mezunu. Küçük kızım 15 yaşında, lise birinci sınıfta.

Baba ile araları nasıl?
Çok iyi… İlyas zaten sevgi yumağı. Bazen sırf bu sevgi bağından problem çıkıyor. Küçük kız “Baba büyüdüm artık, bu kadar yapma” diyor.

Camia için çok uzun bir evliliğiniz var bunun sırrı ne?
Bu işin sırrı var mı bilmiyorum. Biz konservatuvar arkadaşıyız. Birbirimizin özünü çok iyi biliyoruz. Didiştiğimiz zamanlar da oluyor, olmazsa tuhaf. Ama özünde çok iyi bir insan. O da beni çok iyi biliyor. Kendimizi saklamadık hiç. Birbirimize oyunculuk yapmadık yani. Belki de sır burada, bilmiyorum. İlyas klasik bir aile babasıdır. Hani babalarımız eli kolu dolu gelirdi ya eve öyledir. Bir bakarım babam gibi eli kolu dolu gelir eve. O çok hoş bir şey. Bizim camiada bu tür şeyler eksiktir biraz. Ben ona göre daha deliyimdir mesela. O normaldir. Böyle bir denge var galiba aramızda.

Meslek hayatınız boyunca ön planda olan, popüler olan hep siz oldunuz. İlyas Bey hep ‘Yasemin Yalçın’ın eşi’ olarak bilindi. Bu aranızda sorun yarattı mı?
Yok, İlyas her zaman yanımızdaydı, gölgemizdi. Yaptığımız bütün projelerin her yerinde, işin mutfağında hep vardı. Öyle de devam ediyor. İşin oyunculuk kısmına da zaten zamanı kalmıyor. O yüzden hiç böyle bir ego savaşı yaşamadık.

Atlara olan merakınızla da yazılıp çizildiniz. 29 tane safkan İngiliz, 2 tane safkan Arap atı toplam 31 yarış atınız varmış. Sürüyor mu bu merak?
Bir çitlikte atlarımız var doğru ama bu işle İlyas Bey ilgileniyor. Ben işin sevme kısmındayım daha çok. Çok severim gerçekten atları. Çok özel hayvanlar. Her birinin ayrı bir karakteri var. Yakınlaştıkça daha iyi görüyorsunuz. Onlarla haşır neşir olmak çok güzel.

MAHALLEYİ SEVERİM

Malatyalıymışsınız, orada mı doğdunuz?

İstanbul’da doğdum ama köklerim Malatya’da. Oranın terbiyesiyle yetiştiğimizden “Malatyalıyım” demekten hiç yüksünmem ama Çapa, Şehreminiliyim. Eski Yeşilçam filmlerindeki gibi klasik, çok mutlu bir aileydik. Bir erkek 4 kız kardeşin en küçüğüydüm. Komşulukların olduğu çok güzel bir mahallede büyüdüm. Mahalle kültürü oyunculuğuma da çok şey kattı. O mahalle duygusunu hâlâ çok severim.

YASEMİN YALÇIN’DAN ‘ARASIRABESK’

Bir de albüm çalışmasıyla gündeme geldiniz. Mihrap Yerinde’nin bir sahnesinde de güzel bir türkü söylediniz. Nereden çıktı bu albüm?

Ben sesi çok güzel bir çocuktum. Konservatuvara girerken tercihimi tiyatrodan yana kullandım ama o günlerden beri şarkı söylemeyi çok severdim ve bir albüm çıkarmak hayalimdi. Kısmet bugüneymiş. Mazlum Çimen çok yakın bir arkadaşımdır. Bir gün sohbet esnasında böyle bir karar aldık. Çok da güzel oldu. 10 şarkılık bir CD hazırladık. Müslüm Gürses’ten de 2 şarkı var. Ayrıca yazlık sinemalardan, teyplerden, kasetlerden dinlediğimiz şarkılar var; ‘Yağmurun Sesine Bak Aşka davet ediyor’ ve ‘İstanbul Sokakları’ gibi… Albümün adı ‘Arasırabesk’.

TONTUŞ BİR ANNEANNE OLACAĞIM

“Bütün kadınlar arı sokmuş gibi dolaşıyor, yaşlanmanın nesi kötü” diyorsunuz. Yaşlanmaktan korkmuyor musunuz gerçekten?

Hayır, hiç korkmuyorum… Rahat rahat yaşlanmayı bekliyorum ben… Yerçekimine karşı gelmek mümkün değil. Her şeyin ölçüsü olmalı. Çok makyajlı güzel olunamayacağı gibi aşırı estetikle de güzel olunamaz. Mesela ben her tarafı arı sokmuş gibi duran bir babaannem olsun istemem. Ben de öyle bir babaanne ya da anneanne olmak istemem. Modern olabilirim ama böyle tontuş, doğal, güzel yaşlanmış bir anneanne olmak istiyorum.
Konular Röportaj