Yılmaz Özdil köşe yazısı..
Korsan bu defa ucuz kurtuldu...Kaçırılan uçak nereden geldi? Kıbrıs'tan. Kıbrıs denince akla kim gelir ilk? Bülent Ecevit.
KAÇIRILAN uçak nereden geldi? Kıbrıs’tan. Kıbrıs denince akla kim gelir ilk? Bülent Ecevit.NTV’nin uçak Antalya’ya iner inmez, bilirse o bilir diye, telefonla bağlandığı gazetecinin ismi neydi?Bülent Ecevit.Enteresan bir ülkedir burası.En gergin hadiselerin matrağa dönüşmesi an meselesidir.
Zaten bana sorarsanız, bu hava korsanlarında hiç kafa çalışmıyor kardeşim...Dünyada kaçırılacak en son uçak, Türk uçağıdır.
Bak kaçırdın...Sen daha "bomba momba" diyene kadar, pilotlar camdan kaçtı... Pilotları tutayım derken, yolcular kapıdan kaçtı.Kaldın mı uçağın içinde tek başına!
Söyledik sana...İddia ediyorum, son saniyeye kadar kaçmayıp, içerde en son kalan iki üç yolcu da, ya meraktan kalmıştır, ya da operasyon yapmak için.
Çünkü yabancılar anlamakta güçlük çekebilir ama, dünyada korsanı tekme tokat döven tek millet, bu millet... Havacılık tarihinde örneği yok!
Hatırlayın...Korsanın biri, "oyuncak ayımın içinde bomba var" diyerek, gene bu arkadaşlar gibi, İran’a kaçırmak istemişti Türk uçağını... Diyarbakır’a inmişlerdi.
Yarım saat geçti geçmedi...Galiba avukat bir abi vardı, iri kıyım... Korsanın ağzını burnunu kırıp, polislere teslim etmişti.
Dün gibi gözümün önünde..."Sinirlendim biraz" demişti.Sonra da anlatmıştı...Korsan uçağı kaçırınca, bu avukat abi, tuvalete gidiyor, oradan yengeyi arıyor cep telefonuyla, diyor ki, "bizi kaçırdılar, aç da seyret bak televizyonu."
Yenge malını biliyor tabii..."Aman bey" diyor, "sen asabisin, gözünü seveyim karışma..."Abinin zaten kafası bozuk, kaçırılmış, bi de üstüne dırdır...Dayanamıyor, kapatıyor telefonu, tuvaletten çıkar çıkmaz girişiyor korsana...
23 yıllık meslek hayatımda, ağzı burnu kan içinde, kafasında bandajla uçaktan inen korsanı, ilk o gün görmüştüm... Yanında avukat abi, "in ulan aşağı" diye bağırıyordu. Kulakları çınlasın...Asabiydi hakikaten.
Başka?
Bir başka uçağımızı kaçırmışlardı... Hangi yıldı, karıştırıyorum, zırt pırt kaçırıyorlar çünkü... "Çek Sofya’ya" demişti korsan... Saftorik bir arkadaştı. Havada turlayıp, "Sofya’ya geldik" diye Ankara’ya indirdiler. Esenboğa’nın bütün ışıklarını söndürmüşlerdi, korsan sağda solda Türkçe yazı görüp, uyanmasın diye.
10 dakika sonra...
Yolcuların neredeyse tamamı, ana haber bültenlerine canlı bağlantıya geçmişti... "Korsan koridorda yürüyor", "korsan hostesten su istedi", "arkadan beşinci pencereye zoom yapın, el sallıyorum", "korsan fena çocuk değil", "biraz sonra dövücez" falan...
Az daha pahalıya mal oluyordu bu cep telefonu merakı...Çünkü korsanın arkadaşları da, korsanı aramıştı cep telefonundan, "oğlum seni ayakta yiyorlar, orası Sofya değil" diye.
Allah sizi inandırsın, "müsaitse, korsanı telefona rica edebilir miyim" diyen spiker biliyorum ben.
Neyse.
Dönelim dünkü hadiseye...Kaçırılan yolculardan biri sanatçıydı...Neler "gördüğünü" anlattı.Kimdi o?
Mithat Körler!