Yılmaz Özdil yazdı: "Adalet mülkün temelidir zulmün temeli değil…"
Yılmaz Özdil'in Sözcü Gazetesi'nde yayınlanan bugünkü yazısı...
Kafkasya'dan göç etmiş bir ailenin çocuğuydu. İlkokulu, tek öğretmenli, beş sınıfın birarada eğitim gördüğü köy okulunda okudu.
Çerkez kahramanlık hikayeleriyle büyüdüğü için, askerlik tutkusu vardı. Ortaokul yıllarında boyu kısa olduğu için az kalsın askeri liseye giremiyordu. Neyse ki, okul komutanı babacan adamdı, “karavana yediğinde boyu uzar” diyerek elinden tuttu, kaderini değiştirdi.
Mustafa Kemal'in askeriydi, harp okulu yıllarında haftasonu izinlerinde arkadaşları sinemaya giderken, o mutlaka Anıtkabir'e gider, yüreğindeki Atatürk sevgisini besler, büyütürdü.
Subay çıktığında gücü yettiğince yoksullara yardım ederdi, yeni bir palto aldığında mesela, sırtındakini çıkarır, cebine de biraz para koyarak, sokakta üşüdüğünü gördüğü ilk kişiye verirdi.
Her boş vaktinde İngilizce çalışır, elinde küçük bir radyoyla yabancı kanalları takip eder, dünyada olup bitenlerden herkesten önce haberdar olurdu.
ABD, İngiltere, Belçika ve İtalya'da görev yaptı, canından çok sevdiği vatanının çıkarlarını korumak için var gücüyle çalıştı.
Diyarbakır'da Van'da asayiş komutanlığı yaptı, her harekatta askerinin önünde olur, onları zor koşullarda yüreklendirir, yemeleri içmeleriyle bizzat ilgilendirdi.